Yaşasın Dolap

Tükendi
Yaşasın Dolap, Ömer Seyfettin'in daha önce çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanan ama hiçbir kitabına girmemiş öykü, yazı, fıkra, şiir ve çevirilerinden oluşan yeni bir çalışma. Edebiyat araştırmacısı Muzaffer Uyguner'in yoğun çalışma sonucu oluşturduğu Yaşasın Dolap, büyük yazarımızın üretkenliğinin son kanıtı. Yaşasın Dolap'ı, 'Ömer Seyfettin Bütün Eserleri' dizisinin 17. kitabı olarak okurumuza ulaştırmaktan dolayı mutluyuz.
Kategori Deneme-İnceleme
Şiir
Makale
Öykü
Cilt Türü Karton Kapak
Basım Tarihi: 2002
Baskı Sayısı 1
Ebat:
Dil: Türkçe
Kâğıt Türü: 3. Hamur
Sayfa Sayısı: 184
ISBN: 9754949859
Ömer Seyfettin

Yazar. Gönen'de doğdu. Dağıstan'dan göçen bir Türk ailesinin çocuğu olan Ömer Şevki Beyin oğludur. Dört yaşında mahalle mektebine verildi. 1892'de İstanbul'da Yusufpaşa'daki Mekteb-i Osmânî'ye kaydoldu. 1893 yılında Eyüp semtindeki Askerî Rüşdiyede subay çocukları için açılan özel sınıfa nakledildi.

1896 yılında Kuleli Askerî İdadîsine girdi. Kendi arzusuyla, Edirne'deki askerî liseye kaydoldu. 1900 yılında tekrar İstanbul'a geldiler. Harbiye Mektebine yazıldı. 1903'te Harbiye'yi bitirince merkezi Selanik'te bulunan Üçüncü Ordu'nun İzmir Redif Tümenine bağlı Kuşadası redif taburuna mülâzım-ı sânî rütbesiyle tayin edildi (1903). İzmir'de yeni açılan jandarma okuluna öğretmen olarak nakledilmesi (1906) üzerine bu şehirdeki bilhassa Türkçü fikir hareketlerinin önde gelen gençleriyle tanıştı. Üç yıl sonra, 1909 yılı başlarında, önce Selanik Üçüncü Ordu merkezine tayin edildi, oradan Rumeli'nin Manastır, Pirlepe, Köprülü, Cuma-ı Bâlâ kasabalarını dolaştıktan sonra Serez mutasarrıflığına bağlı Menlik sancağının Razlık kasabası yakınlarında bulunan Yakorit köyü civarındaki bir bölüğün komutanlığına getirildi. Dolaştığı bu yörelerde Müslüman Türklerin uğradığı zulmü yakından gördü.

Ömer Seyfeddin, 17 Nisan 1909'da Hareket Ordusu ile İstanbul'a geldi. 1911'de ordudan ayrıldı ve Selanik'e yerleşti. 8 Ekim 1912'de Balkan Savaşından dolayı Sırp ve Yunan cephelerinde savaşmak üzere orduya çağrıldı. Yanya kuşatmasından sonra Yunanlılara esir düştü. On ay kadar süren Atina yakınlarında Nafliyon kasabasındaki esaretinden 15 Kasım 1913'te kurtularak İstanbul'a geldi; 23 Şubat 1914'te ikinci defa askerlikten ayrılıp yazarlık hayatına döndü.

1914'ten sonra çeşitli dergilerdeki fikrî ve edebî faaliyeti yanında, Kabataş Lisesinde ve İstanbul Erkek Lisesinde edebiyat öğretmenliği yaptı. Bu arada Darulfünûnca teşkil edilen Tedkikat-ı Lisâniye Encümenine üye seçildi.

Ömer Seyfeddin, 1918 yılları sonlarından itibaren, mizahî Diken dergisiyle Zaman ve Vakit gazetelerinde Ziya Gökalp dışındaki İttihat ve Terakkî mensuplarına tenkit ve hicivler yöneltti. Genç yaşta İstanbul'da öldü. Kadıköy'de Kuşdili'ndeki Mahmut Baba Mezarlığına gömüldü. 1939'da Ayazağa semtindeki asrî mezarlığa nakledildi.

Ömer Seyfeddin'in eserlerinin ağırlık noktası Türk milliyetçiliğidir. Yaşadığı devrin karışık olayları, ideolojik durumu dikkate alınınca, Ömer Seyfeddin'in milliyetçilik ve Türkçülük üzerinde ısrarla durması ve bunları savunması önemlidir. Sınır boylarında süren askerliği sırasında Osmanlı unsurlarının bağımsızlık hareketlerine şahit olmuş, Osmanlıcılığı savunmanın manasız olduğu görüşüne varmıştır.

Ömer Seyfeddin edebiyata şiirle başladı. İlk şiiri henüz 16 yaşında iken, Mecmua-i Edebiye 'de yayınlandı (1900). Aynı dergide başka şiirleri de çıkan Ömer Seyfeddin, bu şiirlerinde aruz veznini ve sone şeklini kullanmıştır.

Türk edebiyatında hikâye türünü yerleştiren Ömer Seyfeddin'dir. Hikâyelerinin konusunu kendi hayatından ve gerçek hayattan almıştır. And, Falaka, İlk Cinayet, Kaşağı da çocukluk hatıralarını; Primo Türk çocuğu: Nasıl doğdu?, Primo Türk Çocuğu: Nasıl Öldü?, Bomba, Beyaz Lâle, Fon Sadriştayn'ın Karısı, Fon Sadriştayn'ın Oğlu, Kızıl Elma Neresi?, Hürriyet Bayrakları, Bahar ve Kelebekler, Çanakkale'den Sonra Bir Çocuk: Aleko, Forsa, Müjde gibi hikâyelerinde Osmanlı Devleti içindeki Türk unsurların millî şuurlarını uyandırmak istemiştir.

Ömer Seyfeddin Batı medeniyetine özenmeyi şuursuzluk olarak görmüştür. Efruz Bey ve Yüksek Ökçeler 'de bu temaya ağırlık vermiş; Boykotaj Düşmanı, Mehdi, Piç, Bir İttihadçının Hatıra Defterinden isimli hikâyelerinde ise çağın siyasî ve sosyal düzenini hicvetmiştir.

Ömer Seyfeddin, takma ad, rumuz veya imzasını atarak yazdığı makalelerinde, Yeni Lisan, Gökçe Türkçe, Güzel Türkçe, Sade Türkçe, gibi adlar verdiği dilimiz ile ilgili görüşlerini ortaya koyar. Genç Kalemler dergisinin 18 Nisan 1918 = de çıkan ilk sayısında imzasız yayınladığı A Yeni Lisan @ başlıklı makalesi Türkçe manifestosu niteliğindedir. Dilin kendi kanunları ve ihtiyaçları içinde gelişebileceği ve ancak dilin tabiatına uygun bir müdahale yoluna gidilebileceği fikrini taşır. Millî edebiyatın temelini meydana getirecek olan dil hakkındaki görüşleri Yeni Lisan adı altında yayınlamıştır.

Eserleri: Efruz Bey, Kahramanlar, Bomba, Harem, Yüksek Ökçeler, Yüz Akı,Yalnız Efe, Aşk Dalgası, Beyaz Lale, Gizli Mabet, Doğduğum Yer , Dil Konusunda Yazılar, Sanat Edebiyat Yazıları, Olup Bitenler, Toplumsal Yazılar. Mahcupluk imtihanı, Aşk Dalgası, Değirmenimden Mektuplar, Yalnız Efe, Nokta, Yüksek Ökçeler, Bahar Ve Kelebekler, Asilzadeler.

Kullanıcı Yorumları

Henüz hiç yorum yapılmadı.

Yorum Yap

Yorum yapmak için kullanıcı hesabınızla giriş yapmalısınız!

Giriş yapmak için lütfen tıklayınız.