Döneminin Lenin'e kafa tutan tek ismi olan ve anti-milliyetçiliği bir eksiklik değil, gurur kaynağı sayan Rosa Luxemburg'un günümüzle ilintisini de, küreselleşme denilen bu yeni-emperyal çağda savaş arzularının belkemiğini oluşturan milliyetçilik belasına karşı kararlı tutumuna işaret ederek açıklayabiliriz.
"Başlangıçta eylem vardı!" ABD İmparatorluğu'nun başını çektiği yeni çılgınlıkların eşiğinde, bir de sosyalistlerin üzerine serili ölü toprağını düşündüğümüzde, umutla sarılınacak bir yol olarak bundan daha güzel bir işaret fişeği olabilir mi?
Paramiliter gruplarca, Alman Reichtag'ında savaşa karşı çıkan tek sosyal-demokrat olan Karl Liebknecht'le birlikte öldürülen ve kanala atılan cesedi üç ay sonra bulunan Rosa, ölümünden önceki son yazısında şöyle haykırıyordu:
"Berlin'de düzen hüküm sürüyor. Sizi budala çakallar! Sizin 'düzen'iniz kumdan inşa edilmiştir. Yarın devrim bir kere daha ayağa kalkacak ve trompet sesleriyle haykıracaktır: Buradaydım, buradayım, hep burada olacağım!"