Öykümü Kim Anlatacak'taki öykülerin belkemiği tutku. Tutku ve takıntı yani. Geçmişinde bir şeylere takılmış, bu yüzden bugün dümdüz yürüyemeyen kahramanları var. İsim koyulmadan, yer bildirilmeden anlatılan, güzel, tutkulu aşk hikâyeleri kitabın kalbine gizlenmiş. Bir sürü tuhaf olayla üstü örtülen, gizli gizli kıkırdayan bir neşe.
Efsaneler, masallar, geçmiş hayatlar, hep geri dönüşler, beklenmedik sonlar, zaman zaman bütün trajediyi kıran komik bir cümle. Olmadık yerlerden pırtlayan mizah. Ve okuru kapanına düşüren başucu cümleleri. Yazarın hisleriyle döktürdüğü, okuru elinden tutup başka bir dünyanın orta yerine savuracak öyküler bunlar.
Basit hayatlarla basit insanları güzel güzel anlatırken, kalemi tutan eli onu sürekli kötücül dehlizlere çeken bir yazar Şebnem İşigüzel. Yazarlığının asıl etkileyici gücü de buradan geliyor belki, her insanın kendinde fark ettiğinde, usulca titrediği karanlık bir yola işaret etmesinden. Kışkırttığında da ağlattığında da kendi sisli karanlığına çağırıyor çünkü okuru.
Gülüşüne aldanmayın; çubuğunda karga değil, bir gergef iğnesi taşıyan,
zarif bir Hitchcock aslında o...