Gizemli bir bütünden koparılmış parçaları andıran bu kısa yazılar birden duygu dünyamıza erişmekte, benliğimizin derinliklerine uzanmakta...
Metinler bir fotoğrafın negatifi gibi; bir sıvının altında devinip oynaşıyor ve fotoğraf, bütün olarak ancak her parçanın sonunda karşımızda beliriyor.
Kitabın sonuna varınca önemli bir soruyla karşılaşıyoruz: Biz kimiz? Ya da daha doğrusu biz, kendimizi bildiğimiz gibi miyiz? Hatta yaşamımızdaki "on iki artı bir yalanımızın" içinde, acaba gerçekten de kırpıntılar hiç yok mu? Varsa bunları tanıyabiliyor muyuz?